IoT Güvenliği Son 5 Yılda Ne Kadar Yol Aldı?
Nesnelerin İnterneti (IoT), hayatımızın her alanına yayıldı — akıllı evlerden fabrikalara, sağlık cihazlarından şehir altyapılarına kadar her yerde karşımıza çıkmaktadırlar. Peki güvenlik tarafında aynı hızda ilerledik mi? Bu yazımızda bu soruya cevap veriyoruz.
IoT’nin Büyüyen Etkisi ve Güvenlik Açıkları
Şirketler için IoT cihazları operasyonel verimliliği artırıyor, maliyetleri düşürüyor. Ama işin bir de diğer yüzü var: güncelleme zorlukları, varsayılan şifreler ve kullanıcı farkındalığının düşük olması, IoT cihazlarının oldukça güvenliksiz bir konumda olmasına sebep oluyor.
- Çoğu IoT cihazında güncellemeleri kolayca yüklemek mümkün değil.
- Kullanıcıya “güncelleme var” uyarısının bile çıkmadığı cihazlar var.
- Varsayılan kullanıcı adı – şifreler hâlâ “admin – admin” gibi basit.
- Ve kullanıcıların önemli bir kısmı bu şifreleri değiştirmeyi bile bilmiyor.
Tüm bunlar saldırganların işini kolaylaştırıyor. runZero’dan Tod Beardsley’in dediği gibi: “IoT cihazlarının güvenliği konusundaki farkındalık son derece düşük.”
Bu noktaya ek olarak: IoT cihazlarının tedarik zinciri riski de büyük; yani cihazın yazılımının veya bileşenlerinin tedarik edildiği firmalardan gelen zafiyetler de doğrudan ürünün güvenliğini etkiliyor. Bu, özellikle küçük üreticilerin üçüncü parti kütüphaneleri güncelleme disiplini zayıf olduğunda daha büyük sorun yaratmakta
Saldırılar Gelişiyor, Savunma Yerinde Sayıyor
2018’de Kaliforniya’nın attığı adım gibi düzenlemeler bir başlangıç oldu; yine de savunma tarafında beklenen atılım gelmedi. Üreticiler, daha güçlü güvenliğin kullanıcı deneyimini zedeleyebileceğinden çekiniyor. The Austin Hackers Association’ın kurucularından olan Tod Beardsley’in gözlemi özetle şöyle: “Son beş yılda gördüğüm değişiklikler hep saldırı ve araştırma tarafında oldu. Savunma tarafı ise neredeyse hiç ilerlemedi.”
Savunma tarafındaki yavaş ilerleme, genelde üç ana nedene bağlanıyor — maliyet baskısı, time-to-market (piyasaya çıkma hızı) baskısı ve güvenliğin satışta öne çıkan bir seçim kriteri olmaması. Bu üç faktörü hedefleyen politika ve teşvik mekanizmaları uygulandığında değişim hızlanır.
Bununla birlikte, DEF CON gibi etkinliklerde IoT’nin gündemde daha fazla yer bulması olumlu bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca, penetrasyon testlerinde IoT cihazlarının da hesaba katılması artık çok daha yaygın bir durum.
Üreticilerin Daha Fazlasını Yapması Gerekiyor
IoT güvenliğinde iyi uygulamalar artıyor ama pazara yeni giren aktörler geçmiş hatalardan ders almıyor. I Am The Cavalry isimli siber güvenlik topluluğundan Beau Woods’un bu noktadaki vurgusu önemli: kod tabanı büyüyor, bağlantılar artıyor; riskler de artıyor. Woods’un önerisi arasında sistem segregasyonu — yani kritik bölümlerin diğerlerinden ayrılması — öne çıkıyor.
Bu noktada bizim önerimiz şöyle:
- Üreticiler için: Cihazlara otomatik güvenlik güncelleme mekanizması eklenmeli; güncellemeler mutlaka üretici imzasıyla doğrulanmalı ve cihazın ne kadar süre destekleneceği (update lifecycle) açıkça belirtilmeli.
- Kurumsal satın almacılar için: Satın alma sürecinde tedarikçiden güvenlik politikası, güncelleme taahhüdü, varsayılan şifre politikası ve kullanılan üçüncü parti bileşenlerin listesi mutlaka talep edilmeli.
- Kamu politikası açısından: Devletler, güvenli ürün sertifikasyonu ve şeffaf yama süreçlerini zorunlu hale getirerek pazarın güvenlik odaklı hareket etmesini sağlamalı.
IoT Riskleri Yön Değiştiriyor
2016’da yaşanan ve oldukça ses getiren Mirai botnet saldırısı yaşandıktan sonra, IoT ile ilgili düzenlemeler arttı ki, İngiltere ve AB’de bunların örnekleri mevcuttur. fakat saldırganlar ve saldırı yöntemleri – tehditler de olduğu yerde kalmadı. Artık IoT cihazları yalnızca botnet kaynağı değil; fidye yazılımı için zemin hazırlayan giriş noktaları ve casusluk için sıçrama tahtaları haline geldi. Chris Wysopal’ın yorumu özetliyor: “IoT açıkları artık bilgisayarlardakilere benziyor; ancak IoT cihazları unutulduğu ve yamalanması zor olduğu için risk daha yüksek.”
Pratik tavsiye (BT ekipleri için):
- IoT cihazlarını ana iş ağına doğrudan bağlamak yerine VLAN/segmentasyon ve erişim kontrol katmanlarıyla izole etmek, güvenlik açısından çok daha sağlıklı bir yaklaşımdır.
- Cihaz envanterini düzenli tutmak, hangi cihazın hangi yazılıma sahip olduğunu bilmek açısından önemlidir; bu da riskleri yönetmeyi daha güvenli ve öngörülebilir hale getirir.
- Kullanım ömrünü doldurmuş (EOL) cihazların listesini çıkarmak ve bir değiştirme planı yapmak, ağın gelecekte de güvenli şekilde çalışmasını sağlamanın en güvenilir yollarındandır.
Sonuç: Yolun Başındayız
Özetle: son 5 yılda ilerleme var ama hız yetersiz. Yasal düzenlemeler, artan araştırma ve farkındalık iyi işaretler. Ancak gerçek değişim için üreticilerin sorumluluk alması, alıcıların güvenliği satın alma kriteri haline getirmesi ve politika yapıcıların piyasa mekanizmalarını düzenlemesi gerekiyor.
Bizim kapanış tavsiyemiz:
- Bireyler için: Evde kullanılan IoT cihazlarının varsayılan şifrelerini değiştirmek ve mümkünse düzenli güncelleme sunan markaları tercih etmek, güvenlik açısından çok daha sağlıklı olacaktır.
- Kurumlar için: IoT güvenliğini siber risk yönetimi planına dahil etmek ve tedarikçilerden güvenlik şartnameleri talep etmek, uzun vadede daha güvenli bir altyapı oluşturmayı kolaylaştırır.
- Yönetici ve politika yapıcılar için: Üreticilere güvenli ürün sertifikasyonu ve şeffaf yama dönemleri konusunda zorunluluk getirilmesi, ekosistemin genel güvenlik seviyesini yükseltecek önemli adımlardan biri olabilir.